‘Birinin sesini duymaktansa (yani birilerinin hakkında başkalarının ne söylediğini dinlemektense) yüzünü görmek (o kişinin kendisini görüp tanımak) daha sağlıklı ve akıllı bir tutumdur.’ - Eski Türk Sözü
İlkini yapan insan türü ‘zayıf, menfaatçi, kör tarafgir, kendini tanımayan, samimiyetsiz, dedikodu yapan ve dinleyen, kirli ve gürültülü zihne sahip, yalan ve abartı eğilimi yüksek, para-pul ve makam peşinde koşan’, ‘kutsal maskelerle etrafta gezinen’ şeytanın askerleridir.
Onları nasıl mı tanırız?
Basit:
Kimlerle olduklarına bakmamız yeterli.
Adaletin mi, haksızlıkların mı yanındadırlar?
Samimiyetin mi, samimiyet maskelerinin mi yanındadırlar?
İçtenlik ve nezaketin mi, yoksa öfke, nefret ve entrikaların mı yanındadırlar?
...
İkinci grup ise ‘aklı selim, olgun, erdem sahibi, adaletin ve samimiyetin savunucusu, güçlü, her türlü kötü alışkanlıklardan uzak, dürüst ve mütevazı’ hakikat elçileridir. Ölüm onları, onlar da ölümü severler. Yani artık onlar için korku kalmamıştır. Yüzlerine baktıklarında arka taraflarını gördükleri ilk grubun korkuyla kavrulmuş insanları için ikinci grubun bu dimdik insanları tehdit teşkil ederler.
...
Birilerinin anlattıklarının tam tersine yüzyıla damgasını vuracak bir savaş 20. yüzyıl sonunda başlamıştır ve gittikçe şiddetlenmektedir sevgili dostlar.
Tüm tanımlar değişmiş ve zihinler bulanıklaştırılmıştır. Herkesleştirilmişliklerinden bihaber toplumlar baştan tasarlanıp satranç tahtasına taş dizer gibi konuçlandırılmıştır...
Gruplaşmalar dinde ihanet, siyasette kehanet ve lanet dokusuyla sahneye çıkmıştır.
‘Kimin kim olduğu birbirine karışmış’ gibi söylemlerle esas kirli kimliklerin kalkanı olan bir zümre, göklere yakın yürür görünürken, yer altındaki efendilerine hizmet etmeye başlamıştır...
‘Sahibine göre kişneyen at’ misali, sosyal hayatta, iş yerinde, hatta artık sosyal medyada bile birilerine yaranmak ve/ya menfaatler elde etmek için tarafgir davranarak emir aldıkları patronlarının parmak işaretlerine göre itibar suikastçisi gibi orada burada salına salına gezinen, üretime ve bürünün hayrına bir gram katkı sağlamayan cehennem zebanileri, sizi tanıyoruz!.
Yüzlerinizde ve davranışlarınızda parıldayan ve sizlerin dahi göremediğiniz şeytani mühürlerinizi görüyoruz...
Saklanamayacaksınız...
O kirli anlaşmaların mühürlerini görenleri öldürseniz de artık sizin kim olduğunuzu biliyoruz.
Bir kişi biliyorsa artık herkes biliyordur...
Binlerce yıldır yeryüzünde toz kaldırarak yürüyen sizleri tüm özelliklerinizle her bir döngüde bize hatırlatan nice emanet elden ele dolaşıyor.
Onikinci döngünün sonuna geldik.
Artık renkler ayrışacak...
İkilikler netleşecek...
İyiyi temsil ediyor gibi görünenlerin karanlık yüzleri bir bir görünecek, görünüyor...
‘Neyse o, nasılsa öyle’ hakikati kendisini her gece ölüp her sabah yeniden doğan cesur yüreklerde gösterecek...
Sevgi ve Saygılarımla, Kaplan