Tuhaflık o ki, bir zamanların 'itiraz edilerek karşısında durulup, uğruna canların verildiği birçok değer' günümüz dünyasında gönüllülük esasıyla ellerimizden, yüreklerimizden alınıyor.
Gönüllülük içinde hareket etmemiz için onlarca yıl, hatta yüz yıla yakın bir süre itinayla, ince ince işledikleri oyunların kurbanları olan bizler 'yüzlerimizdeki gülümsemeler ve neden olduğunu bilmediğimiz hayranlıkla' bir bir esir ediliyoruz bu oyunun kurucularının beslediği hırslarımıza, kibrimize ve o çok hayran bırakıldığımız aklımıza.
Cephelerin şekil ve yer değiştirmiş olduğu günümüzde 'düşman da çoktan dışarıdan içeriye girmiş'...
Kadim bilgilerin 'kapıyı açık bıraktıktan sonra düşmanı kovalamak faydasızdır' özet ifadesindeki 'kapılar' ardına kadar açılmışken ve bizler evlerimizi terk etmişken, bize birleri 'sen evindesin ve kapıların kapalı, güven içindesin, korkma' diyor ve biz de onların her sözüne inanıyoruz... çünkü çok akıllıyız.
Neyse dostlar, çok eski değil, insanlık tarihi için daha dün gibi yakın bir zamanda nice vatan, millet, bayrak sevdalısının - gözlerini kırpmadan - uğruna canlarını feda ettikleri bağımsızlığımızı "rahat uğruna, makam uğruna - her ne demekse hiç anlamadığım - 'modernlik uğruna', para pul ve mal mülk uğruna, vs" feda ediyoruz.
Bütün bunlar olup biterken sesimiz çıkmıyor...
Oysa gerçek düşmanı evlerimize, ceplerimize ve en mahrem odalarımıza kadar kendimiz buyur ediyor ve dikkatlerimizi 'belli maksatlarla oluşturulan sahte hedeflerle' meşgul ediyoruz.
Yani, düşmanı o kirli ayakları, pis kokan ağızları ve nice masum insanın canına kıyarken kullandığı kanlı elleriyle beynimize alıyoruz... Orada bizden biriymiş gibi geziniyor. Ayağını bastığı her milimetre-karede titriyor bilinçaltımız acıyla, ama o çok akıllı olduğumuza bizi inandırmak için kullandıkları bilinçli zihnimizle kendimizi ve çevremizdekileri ikna etmeye çalışıyoruz düşmanın dost olduğuna.
Evlerimizden çıkartılmışız...
Bambaşka evlerde, bambaşka kimlikleri canlandırıyoruz...
Bütün buna kızmıyoruz ama yine tüm senaryonun sahiplerinin bizleri meşgul etmek üzere sahneledikleri nice basit oyuna kızıyor, intikam naraları atıyoruz...
Bir tuhaflıktır gidiyor dostlar...
Derin uykulardan uyanmak ve bu şehit kanlarıyla yıkanmış topraklara, şanlı bayrağımıza ve devletimize sahip çıkmak zorundayız.
Bu da ancak uykudan uyanmış kalpler ve zihinlerle mümkün...
Sonumuz hayrola...
Sevgi ve saygılarımla, Kaplan