Aşama 1: İtaat ve Ceza Yönelimi
Bu ilk aşama çoğu zaman erken çocukluk dönemine özgüdür. Burada ahlaki muhakeme 'cezadan ve olumsuz sonuçlardan kaçınmak' için kurallara uymaya dayanır. Örneğin, bir çocuk 'Cezalandırılacağım için oyuncağı çalmamalıyım' diye düşünebilir. Bu aşama, davranışın birincil motivasyonları olarak otorite korkusunu ve olumsuz sonuçlardan kaçınmayı vurgular.
Aşama 2: Kişisel Çıkar Yönelimi
İnsanlar ikinci aşamada birden fazla doğru görüş olduğunu fark etmeye başlar. 'Benim ne işime yarayacak?' zihniyeti bu bakış açısını yönetir. Kişisel çıkar ve ödüller, kültürel normlara veya diğer insanların duygularına bakılmaksızın günü yönetir. Örneğin: Bir çocuğun 'Annemin televizyon izlememe izin vermesi için temizlik yapmasına yardım edeceğim' diye düşünmesi mümkündür.
Aşama 3: Kişilerarası Uyum ve Uygunluk
Bu noktada, insanlar olumlu ilişkileri ve sosyal kabulü sürdürmek isterler. Sosyal klişelere uygun hareket ederler ve başkalarının beklentilerine uyarlar. Ahlakı, iyi bir çocuk, ebeveyn, arkadaş veya vatandaş olmak gibi toplumsal yükümlülükleri yerine getirmek olarak tanımlarlar. Başkalarının gözünde 'iyi' görünmek, davranışlarını yönlendiren şeydir. Örneğin, bir genç, sağlık tehlikelerinin farkında olduğu için değil, arkadaşlarının ve ailesinin onaylamayacağını bildiğinde sigara içmekten kaçınabilir.
Aşama 4: Otorite ve Sosyal Düzen Yönelimi
Bu aşamada, odak yasalara uymaya ve sosyal düzeni korumaya kayar. Bireyler, kuralların ve yasaların toplumu korumak için var olduğuna ve bunlara sıkı sıkıya uyulması gerektiğine inanırlar. Bu düzeyde, kişinin topluma karşı görevi, otoriteye saygısı ve sosyal düzeni koruması, bireysel ilişkilerin ve kişisel ihtiyaçların önemini geçersiz kılar. Örneğin: Bir yetişkin vergilerini, bunu yapmanın kendi görevi olduğuna inandığı ve bunun işleyen bir toplumun kuralı olduğunu anladığı için ödeyebilir, yalnızca yasal sonuçlardan korktuğu için değil
Aşama 5: Toplumsal Sözleşme Yönelimi
Bu aşamada, insanlar kuralların ve yasaların büyük çoğunluğun yararına olmasına rağmen, her insanın en iyi çıkarına olmayabileceğini kabul ederler. Yasaların yalnızca zararlı oldukları kanıtlanırsa değiştirilebilecek toplumsal sözleşmeler olduğunun farkındadırlar. Bu noktada, insanlar sosyal refah ve insan haklarıyla ilgilenirler ve ahlaki akıl yürütmelerini bu idealleri destekleyen fikir ve ilkelere dayandırırlar. Değiştirilmesi gerektiğine inanıyorsa, gözaltına alınmak gibi olumsuz kişisel etkilere yol açsa bile, adaletsiz bir yasaya karşı barışçıl bir gösteriye katılabilir.
Aşama 6: Evrensel Etik İlkeler
Kohlberg'in teorisinin son aşaması, birkaç soyut, evrensel adalet ve eşitlik ilkesine bağlılık ile karakterize edilir. Bu ilkeler, yasalar ve kurallarla çelişseler bile bir kişinin eylemlerini yönlendirir. Bu aşamadaki bireyler, yasaların yalnızca adalete dayandıklarında geçerli olduğunu ve adalete bağlılığın, adaletsiz yasalara uymama yükümlülüğünü beraberinde getirdiğini düşünür. Örneğin: Savaş bölgesinde çalışan bir doktor, düşmana yardım etmek olarak görülebilecek olsa bile, insan hayatını korumanın daha yüksek ilkesine öncelik vererek yaralı bir düşman askerini tedavi edebilir.
Kohlberg, çoğu insanın ahlaki gelişimin beşinci ve altıncı aşamalarına asla ulaşamayacağına inanıyordu. Ayrıca, bu aşamaların bir kişinin yaşına değil, bilişsel gelişimine ve ahlaki ikilemlere maruz kalmasına bağlı olduğunu vurguladı. Kohlberg'in Ahlaki Gelişim Kuramı, ahlak anlayışımızın nasıl evrimleştiğini anlamak için kapsamlı bir çerçeve sunar. Ahlaki yargının karmaşıklığını ve ahlaki pusulamızı şekillendirmede bilişsel gelişimin, sosyalleşmenin ve yaşam deneyimlerinin rolünü vurgular. Teorinin eleştirmenleri olsa da, psikoloji ve ahlaka temel bir katkı olmaya devam etmektedir.