Eğitimlerimizde dikkat çektiğimiz önemli bir konuyu BLOG kısmımızda da inceleyerek bir farkındalık oluşturmaya niyet ettim. Yüksek katkı sağlaması dileğiyle:
‘(Çocukluğunda) duygusal istismara yahut ilgisizliğe uğrayan yetişkin, takıntılı biçimde insanları okumayı öğrenmiştir.
Ruh hali, ses veya yüz ifadesindeki her değişikliği fark eder.
Bilinçaltımızda (muhataplarımızla) bağı yitirdiğimize ya da onu (onları) üzdüğümüze dair bir işaret ararız.’
- Dr. Nicole Lepera
Bu ifadede, çocuklukta duygusal ihmal veya istismar yaşamış bireylerin, yetişkinlikte geliştirdiği psikolojik savunma mekanizmaları ele alınıyor. Özellikle hipervijilans (aşırı farkındalık) ve insanları okuma becerisinin gelişimi üzerine odaklanıyor. Bunu detaylı bir şekilde inceleyelim:
1. Çocukluk Dönemindeki Duygusal İhmal ve İstismarın Etkisi
Çocuklukta duygusal ihmal veya istismara uğrayan bireyler, ebeveynlerinin ruh halleri, yüz ifadeleri ve tonlamalarındaki değişimleri aşırı dikkatle takip etmeyi öğrenirler. Çünkü duygusal destek ve güvenli bir bağlanma eksikliği, onların çevreyi sürekli tarayarak bir tür hayatta kalma stratejisi geliştirmesine neden olur.
Bu çocuklar için, ebeveynlerinin ruh hali aniden değişebilir ve bu değişim bazen korkutucu veya travmatik olabilir. Örneğin:
İlgisiz ebeveynler: Çocuk, sevgi ve ilgi için sürekli çaba harcamalıdır. Ebeveyninin duygusal tepkilerini iyi okuyarak, kabul görmek için nasıl davranması gerektiğini öğrenir.
Öngörülemeyen öfke nöbetleri sergileyen bir ebeveyn: Çocuk, bir patlamayı önlemek için sürekli ebeveyninin yüz ifadelerini ve ruh halini analiz eder.
Soğuk veya manipülatif ebeveynler: Çocuk, ebeveyninin sessiz onayını alabilmek için onların gizli beklentilerini sezmek zorundadır.
Sonuç olarak, bu kişiler yetişkin olduklarında sürekli çevrelerini tarayan, insanların ruh halindeki en küçük değişiklikleri fark eden bireyler haline gelirler.
2. Hipervijilans ve İnsanları Okuma Becerisi
Bilinçdışı bir şekilde, çocuklukta geliştirilmiş olan bu yetenek hipervijilans olarak tanımlanır. Hipervijilans, kişinin çevresindeki tehditleri veya duygusal değişimleri aşırı hassasiyetle algılama halidir.
Ruh hali değişimlerini yakalamak: Karşısındaki kişinin ses tonundaki, jest ve mimiklerindeki en ufak değişimi fark eder.
Mikro ifadeleri okumak: Kaşların hafif çatılması, göz bebeklerinin büyümesi, dudak kenarlarının gerilmesi gibi milisaniyelik ifadeleri bilinçdışı olarak algılarlar.
Beden dilini analiz etmek: Oturuş şekli, el hareketleri veya yüz yönelimleri üzerinden duygu durumunu anlamaya çalışırlar.
Bu beceriler, hayatta kalma mekanizması olarak gelişmiştir ama yetişkinlikte bazen sosyal ilişkilerde stres kaynağı haline gelir.
3. Bağın Kopmasından Korkmak ve Onay Arayışı
Bu tür bir geçmişe sahip bireyler için en büyük bilinçdışı korkulardan biri bağın kopmasıdır. Çocuklukta bir ebeveynin sevgisini ve ilgisini kaybetme tehlikesi nasıl bir tehditse, yetişkinlikte de insanlar arasındaki bağın zayıflaması veya birini üzme ihtimali kaygı kaynağı olur.
Bu yüzden:
İnsanların onlardan uzaklaştığına dair işaretleri aşırı analiz ederler.
Sessizliği tehdit olarak algılarlar (Örneğin, birinin geç yanıt vermesi veya soğuk davranması, hemen bir problem olduğu anlamına gelebilir).
Hata yapmaktan korkarlar ve ilişkilerde sürekli düzeltici rol üstlenirler.
Bilinçdışı olarak ‘Onları üzdüm mü?’, ‘Bağımız zayıflıyor mu?’ gibi kaygılar taşıyabilirler.
4. Yetişkinlikte Bu Eğilim Nasıl Etkiler Yaratır?
Bu tür bir geçmişe sahip kişiler, yetişkinlikte hem avantajlı hem de dezavantajlı bir psikolojik donanıma sahiptirler:
Avantajlar:
✔️ İnsanları iyi analiz etme ve empati kurma becerisi gelişmiştir.
✔️ İyi bir dinleyici olurlar, ilişkilerde dikkatli ve duyarlıdırlar.
✔️ Sosyal zekaları yüksektir, insan davranışlarını sezgisel olarak anlarlar.
Dezavantajlar:
❌ Sürekli tetikte olmak, kaygı ve tükenmişliğe yol açabilir.
❌ Başkalarının ruh haline aşırı bağımlı hale gelebilirler, kendi duygusal sınırlarını unutabilirler.
❌ Gereksiz yere suçluluk hissedebilirler ve karşı tarafın negatif duygularını kendilerinden kaynaklanıyormuş gibi algılayabilirler.
Özellikle romantik ilişkilerde, partnerin sessizliğini veya mesafeli davranışlarını kişisel bir tehdit gibi algılama eğiliminde olabilirler.
5. Bu Döngüden Nasıl Çıkılır?
Bu tür bir farkındalık geliştiren bireyler için bazı adımlar yardımcı olabilir:
- Duygusal bağımsızlık geliştirmek: İnsanların ruh halinin her zaman bize bağlı olmadığını kabul etmek.
- Aşırı analizden kaçınmak: Karşı tarafın yüz ifadesini veya tonlamasını sürekli okumaktan vazgeçmek.
- Bağlanma korkularını sorgulamak: Çocuklukta geliştirilmiş bu korkuların, bugünkü ilişkilerde geçerli olup olmadığını analiz etmek.
- Kendi duygularını önceliklendirmek: Başkalarının duygusal durumlarını düzenlemektense, kendi ruh sağlığına odaklanmak.
Sonuç: Duygusal Okuma ve Özgürleşme
Çocuklukta gelişen insanları okuma yeteneği, bir tür hayatta kalma stratejisi olarak gelişmiştir. Ancak bu becerinin, yetişkinlikte aşırı kaygı ve tükenmişlik yaratmaması için dengelenmesi gerekir. Farkındalık ve bilinçli duygusal sınırlar koyarak, hem empati gücümüzü koruyabilir hem de kendi psikolojik sağlığımızı önceliklendirebiliriz.
Siz de bu durumu kendi hayatınızda deneyimlediniz mi?
- Sevgi ve saygılarımla, Murat Kaplan