Ustam derdi ki:
"Yeryüzünde fitne (özellikle de korku) tohumlarını serpen eski bazı güçler, insanlardan onları evlerinin dışında güvende tutan inançlarını alıp,yerlerine yozlaşmış, din kılıfına geçirilmiş bir takım ritüeller ve kimsenin hakikatle yüzleşmesine imkan vermeyecek derecede insanın zihnini korkuyla felç eden düşünceler vermişler.
O andan sonra yeryüzünde huzur ve güven kalmamış.
Ondandır insanın durup durup anlam veremediği bir boşluk ve hasret dolu tavırları."
Ustam böyle bir insan gördüğünde şöyle derdi:
"İşte Murat, bir başka 'buralara ait olmadığını hatırlayan kayıp bir ruhun hasret dolu çırpınışları. Eve dönüş arzusu hiç bu denli güçlü olmamıştı insanlık için.
Buralardayken de eviyle irtibatlı kalmak, yani ait olduğumuz hakikat evinde olmak mümkünken, korkuyla evcilleştirilen insan, yeryüzündeyken tüm evrenle birlikte konduğu evini temsil eden kalbine ve zihnine kendisi dışında herkesi ve her şeyi koyarak, herkesleştirilmiş olduğu ve unutturulduğu kimliğinden bihaber, kendisi evinin dışında kalmayı tercihe zorlanıyor.
O yüzdendir ki Murat, dışarıda insanların kendilerinden başka kimse kalmıyor.
Evimizde kendimiz dışında herkes varken, evimizin kapısına gelen hakikat titreşimlerine ses veren, onlara kapıyı açan kimse olmuyor orada...
Sen sen ol, evinde geçir bu dünya yolculuğunu evladım.
Evinle, ait olduğun hakikat boyutuyla irtibatının sürmesi için buralarda sana verilen en güçlü anahtarı kullan: NİYETİNE SAHİP ÇIK!"
Selam, sevgi ve saygıyla dostlar, Kaplan