'Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi.' - Kanuni Sultan Süleyman
Ya insan hayatı yaşanan günlerin sayısıyla değil, alıp verilen nefes sayısıyla ölçülüyorsa...
Ya ömrümüz, ilk nefesimiz ile son nefesimiz arasına sığdırdığımız nefeslerle ölçülürken, hayatımız da o nefeslerin kalitesiyle kimlikleniyorsa...
Bu da bize yavaş, derin ve hepsinden önemlisi doğru nefesin önemini gösteriyor.
Nefes almak doğal ve otomatik bir dürtüdür. Çoğu zaman farkında olmadan nefes aldığımız için, 'doğru nefes almayı öğrenmek’ gibi bir ifade anlamsız gelebilir.
Ne var ki, olumsuz alışkanlıklarımız, yanlış duruş ve oturuş şekilleri, stresli hayat algımız ve diğer ‘modern yaşam unsurları’, zaman içinde ve farkında olmadan bizlere doğru nefes almayı unutturabilir, unutturmaktadır
Nefes almak, en anlaşılır ve basit tarifiyle 'havanın akciğerlere alınıp verilme işlemidir’.
Bu anlamda 'nefes almak', vücudun ihtiyacı olan oksijenin alınıp karbondioksitin atıldığı tek işlemdir.
Solunum sistemi, vücudun gereksinimine göre dış ortamla gaz alışverişini sağlayarak, dolaşım sistemi aracılığıyla solunumu düzenler.
Konuyu biraz daha teknik açıdan incelersek:
‘Yukarıda bahsettiğimiz gaz alışverişi, akciğer alveolleri ve akciğer kılcal damarlarındaki kan arasında, gazların pasif difüzyonuyla meydana gelir’.
Kandaki çözünmüş gazlar, kalbimizin kanı pompalamasıyla dolaşım sistemi yoluyla tüm vücuda yayılır.
Karbondioksitin atılımına ek olarak, nefes alıp verme işlemiyle vücuttan su da atılır.
Alveollerden difüzyona uğrayan su sebebiyle nefesimiz %100 nem içermektedir.
Son araştırma sonuçları nefes alıp verme sırasında verilen nefesteki maddelerin kişiye özel olduğunu ve parmak izi gibi 'nefes izi’nin de benzer amaçlar için kullanılabileceğini söylüyor.
Nefes almak vücudu koruyan beyaz hücreleri içeren lenf - akkan - sıvısının akışını da düzenler.
Hücrelerin oksijen miktarını kısıtlayan fazla sıvı ve çok miktardaki toksik madde, lenf sistemi tarafından dışarıya atıldığı için, vücudun hücreleri lenf sistemine bağlıdır.
Lenf sistemi de ancak derin nefes almakla eyleme geçirilebilir.
Etkin bir lenf ve bağışıklık sistemiyle birlikte sağlıklı bir kan dolaşımına sahip olmak istiyorsak, bu sistemleri harekete geçirecek şekilde derin nefes almak gerektiğini hatırlamamız gerekir.
Her gün aldığımız toksinlerin %70’i vücudumuzdan nefes ile dışarı atılıyor
Derin nefes alıp verme, vücudun toksinleri yok etme hızını artırır.
Nefes alırken kan sisteminden vakumda olduğu gibi tüm toksinleri dışarı atabilmek için karın bölgesinin en altından nefes almaya başlanması gerekmektedir.
Oksijen azlığının hücrelerin yaşam kalitesini etkilediği de bilinmektedir.
Sağlığımızın kalitesi hücrelerimizin kalitesine bağlıdır. Bu nedenle sağlık için öncelik, doğru nefes alıp vermeye verilmelidir.
Verilen nefeste, vücut kimyasının ürünü olan atıklar bulunduğu biliniyordu, ancak bu atıkların kişiye haslığı ya da bir başka deyişle eşsizliği ilk kez saptandı.
İsviçre'de yapılan araştırmada, nefesin idrar ve kan tahlilleri gibi tanı koymada da kullanılabileceği vurgulanıyor.
Yaşamı sürdürmek için enerji üretmek, enerji üretmek için oksijen, yeterli oksijen temini içinde doğru nefes alıp vermek gerekir.
Dokuların iyileşmeleri oksijene kavuşarak doyuma ulaşmaları oranında sağlanır.
Yapılan araştırmalar, insanların %90’ının solunum sistemlerinin sadece %30’unu kullandıklarını gösteriyor.
Yani çoğu insan sadece üst akciğer loblarını doldurarak akciğeri % 30 kapasite ile kullanıyor.
Çoğu insanın göğüs nefesi aldığı, bunun ise sıkıntı ve gerginlik biriktirici bir nefes türü olduğu tespit edilmiştir.
Ağızdan sık, dar, hacimsiz nefes almak daha stresli, halsiz ve dikkatsiz olmamıza sebep olmaktadır.
Anlıyoruz ki sağlığımız ve zihinsel gücümüz, aldığımız nefesin miktarı ve kalitesiyle değişir ve dönüştürülebilir.
Nefes alıp vermekle doğrudan alakalı bir diğer konu da duygularımızın beden kimyasının bir ürünü olduğudur.
Nefes alma biçimini beden kimyasını değiştirmekte ve bu da duygusal durumumuzda bir değişiklik yaratmaktadır.
Hastalık durumu da beden kimyasının doğal bir neticesidir.
Belirtiler başladığında nefes farkındalığıyla nefes alışverişinde değişiklik yapıldığında, beden kimyası da değişecek ve böylece hastalıkların önüne geçilebilecektir.
Bedendeki oksijen miktarının artması, stres sırasında ortaya çıkan adrenalin ve noradrenalin gibi maddelerin azalmasına ve kaybolmasına sebep olduğu için, kişiyi sakinleştirir ve duygusal açıdan daha sağlıklı kılar.
Öyleyse, bedeni kontrol etme adına ilk adım, doğru ve düzenli nefes almayı öğrenmek olacaktır.
Doğru nefes tekniği kullanmakla, nefes alma kapasitesini % 80’e çıkartabileceğimiz söylenmektedir.
Nefes, içten dışarıya doğru hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımızı her anlamda etkilemektedir.
Nefesle hayat enerjisi qi (çi) alırız ve bu yaşam enerjisini nasıl kullanırsak hayatımızı da öyle şekillendiririz.
Aldığımız her eksik ve/ya yanlış nefes, bize kaygı, başarısızlık, stres, şanssızlık, bunalım ve hastalıklar olarak geri döner.
Bir diğer deyişle, ‘tıkanmış bir nefes, hayatımızın da tıkanması' anlamına gelebilir.
Zihin ve duygu dünyamız belirli nefes alma metotlarıyla düzenlenebilir.
Nefes çalışmaları ile bedeni canlandırmak, zihni berraklaştırmak, kaygı ve stresi olumlu yönde dönüştürmek, zindelik kazanmak, huzur, içsel uyum ve motivasyon sahibi olmak, bedensel enerjiyi yükseltmek mümkündür.
Diyafram kullanılarak, yetersiz solunumdan kaynaklanan sorunlar ortadan kaldırılabilir.
Nefes tekniklerini takip eden ve uygulayan bir öğrenci sınavlarında daha verimli, yetişkin kişiler de daha dinç ve istikrarlı bir yaşam sürebilirler.
Nefes farkındalığı geliştirelim.
Nefesimize sahip çıkalım.
Bütün bunları uzman eğitmenler eşliğinde yapılacak 'qigong, taiji, yoga ve nefes farkındalığı içeren benzer çalışmalarla’ mümkündür.
Sağlık ve huzur dolu bir gün diliyorum,
Sevgi ve saygılarımla, Murat Kaplan