2018`e Girerken

31 Aralık 2017 Pazar 1546 0 yorum

Birinci Bölüm - Her gece ölüp, her sabah yeniden doğanlardan olmak...
 
‘Uyku yarı ölüm,’ derler eskiler. 
Bu anlamda her gece daldığımız uykunun sonrasında kavuştuğumuz sabahlarda bizler bir anlamda her gün yenilenen bir ‘başlangıç’ noktasına uyanıyoruz. 
Bu ne büyük imkan, ne güzel bir yenilenme şansıdır dostlar... 
Gözümüzü açtığımız her bir yeni günde yeni yıl coşkusu ve kararlılığıyla kendimize dönebilsek ve toparlanabilsek, her güne sadece birer tarihten ibaret olan yeni yıllardan çok daha sağlıklı, mutlu, huzurlu ve güçlü şekilde geçiş yapabiliriz diye düşünüyorum.
——
İkinci Bölüm - Dilekler ve dualarla örtüşen niyetler ve davranışlar lazım bizlere...
Bir kurumun gücü, huzuru ve birliğinin o kuruma ait - hayata geçirilmiş - ortak dinamik ve reflekslerinin her bir çalışan tarafından benimsenerek ‘niyet birliği’ çerçevesinde benimsenmesiyle güçlendirilebileceği ve muhafaza edilebileceği inancındayım.
Aynı şekilde, bir ülkenin ve nihayetinde üzerinde yaşadığımız dünya gezegeninin gücü, huzuru ve birliği de bütünü tamamlayan her bir insanın ortak bir niyet etrafında buluşabilmesiyle sağlanabilecektir.
Yani dostlar, iyi dilekler, eğer o dileklerle ‘samimiyet’ çizgisinde örtüşen gerçekçi ve sürdürülebilir davranışlarla destekleniyorlarsa gerçekleştirilebilecektir. 
Davranışa dönüştürülmeyen dilekler ‘tek başlarına yetersiz’ kalacak ve dilek sahiplerinin inançlarını zedeleyecektir. 
Her yeni yıl arefesinde yinelenen milyonlarca dilekler için de durum aynıdır: 
‘O dilekleri ifade eden her bir birey şunu hatırlamalıdır ki “kendileri olumlu yönde toparlayıp dönüşmedikçe, dileklerin gerçekleşme şansı olamayacaktır”.’
Sanılmasın ki dilekleri ifade etmek yeterli olacaktır. 
Her dilek, ait olduğu insanın samimiyetine, dilekle örtüşen davranışlarına ve orijinal niyetle eşdeğerlik arz etmesine bağlı bir gerçekleşme dokusuna sahiptir. 
Bunlardan biri bile yoksa dilekler yavan, kuru ve mekanik olur. Bir dilek türü olan duada da durum aynıdır. İnsanların niyet ve davranışları dilek ve/ya duaların öncü kodlarıdır. Onlar bozuksa neticeler de bozuk olacaktır. Ve bunun suçlusu kader falan değildir...
Bütün bunlardan çıkaracağımız güzel haber şu: 
‘Niyet ve davranışlar düzgünse ve birbirleriyle örtüşüyorlarsa neticeleri de düzgün olacaktır’. 
İnsanın yanılsamalarından en ciddisi ‘ben dönüşmeyeyim, aynı kir pas içinde kalayım ama hayatım güzelleşsin...
Rahmetli babam bu tür anlamsız dilek ve davranışlara dair şöyle bir ifade kullanırdı: 
‘Yok öyle üç kuruşa beş köfte.’
——
Üçüncü Bölüm - Sonuç...
Sözün kısası, niyetler ve dualar insanın yaşantısıyla aynı titreşim alanına gelerek davranışa dönüşmeden yeni yılda da bir sonraki yılda da dilekler gerçekleşemeyecek, dualar kabul olmayacak!!!
Bakmayın siz o kuru Amerikan ya da Hint motivasyon sözleriyle sizleri gaza getiren ama kendi yaşamlarında bir arpa boyu yol kat edemeyen kişilerin söylediklerine. Esas mesele ‘niyet ile davranışların uyumunda’ gizlidir. ‘Oturduğunuz yerden yazıp çizin, loş ortamlarda meditasyonlar yapın ve ‘ta taaaaa’ hayatınıza bir çekidüzen gelsin’ diyenler, en hafif ifadesiyle sahtekardırlar. 
Siz kendinizi olumlu doğrultuda dönüştürün ve görün bakın neler oluyor...
Her yılbaşında milyonlarca dilek, her kandil vs gecelerinde yine milyonlarca dua dile detirildiği halde dünyanın hali ortada! Demek ki bu iş öyle olmuyor... 
İnancımızda da dediği gibi ‘kader gayrete aşıktır’. 
Çalışmayan, gerekli şartları yerine getirmeyen kişilerin memnun olmadıkları neticeleri kadere bağlamaları ne kadar akıl dışı ise, niyet ve davranışları aynı çizgiye getirmeden dilek ve dualarda bulunanların tutumları da aynı derecede akıl dışıdır. 
Zaman, aynen mekan gibi insan beyni için gerekli bir kavramdır ve bizlerin bu dünya deneyimimizdeki algı değerleri adına gereklidir. Zaten tarih boyunca çok çeşitli takvimler kullanıldığı göz önünde bulundurulduğunda o tapınılan 11.1109.09 vs gibi sözüm ona ‘ilahi tesadüflerin’ aslen anlamları yoktur. Bunlar gibi ‘ilahi’ kılıflarla insanları kandıranlar, öncelikli olarak kendi yanılsama dünyalarında kendilerini bu yalanlara iman ettirip sonrasında da elde edecekleri maddi gelirlerle hayatlarını kolaylaştıracak müritler aramaktadırlar. 
Ustam derdi ki ‘bir öğretide ne kadar ritüel (törensel adetler) varsa, o derece gerçekten uzaktır’. 
Elliye varan yaşımda, kuzey yarımkürede uğramadığım ve incelemediğim pek az inanç sistemi ve/ya ruhsatlım adına ‘hizmet veren’ topluluk kalmıştır. 
Gözlemlerim odur ki Ustam sözlerinde çok haklıymış: 'Nerede ritüeller varsa orada çok sayıda insana ait kurgu ve şatafat var.' 
Pek tabi ne kadar ritüel, kurgu ve şatafat var, o kadar da kurgu, abartı ve yalan var. 
 
Tertemiz niyetlerin samimi yansımaları olan güzel yürekli davranışlarla dolu yıllar olsun sevgili dostlar... 
 
Sevgi ve saygıyla, huzurla kalın sevgili dostlar...


Yorumlar

  • Henüz yorum yazılmamış. İlk yazan siz olmak ister misiniz?

Yorumunuzu Paylaşın